Sevgili arkadaşlar ben bu kısma değinmek istiyorum dostluk nedir? Kardeşlik neyi gerektirir ? Tüm dünya size düşman kesilirken sizi anlayan mı yoksa herkes gibi yok sayan mı insanın ömründe değerlidir yoksa değer bir söze mi bakar? Yoksa cümlelerinin altında ne söylerse söylesin onu anlamaya çalışmak mıdır dostluk. Sevmek saymak korumak değil midir? Gelin bunları konuşalım sizinle. Çok uzun zamandır düşündüğüm bir konu bu. Ben çocukken annem hep bir hikaye anlatırdı. Bu hikaye iki dostun ebedi sadakati. Sizlere de aktarmak isterim.
Genç adamın biri, dermiş babasına her gün; “Benim de dostlarım var, sendeki dost gibi…” Babası itiraz eder, olmaz öyle çok dost. Hakikisi belki bir belki iki, fazlasını bulamazsın gerçek, hakiki dostun…
Devam eder durur konuşma… Aralarında başlar bir tartışma, karar verirler bir sınava, dostun hakikisini anlamaya…
Bir akşam bir koyun keserler, ve koyarlar çuvala… Baba der ki oğluna:
– “Hadi al bu çuvalı, şimdi götür dost bildiklerine” Çuvaldan kanlar damlamakta…
Delikanlı sırtlar çuvalı, gider en iyi bildiği dostuna, çalar kapıyı…
O dost bakar ki çuvala hem de kanlı bir çuval, kapar hızla kapıyı delikanlının suratına. Almaz içeri arkadaşını… Böylece tek tek dolaşır delikanlı, kendince tanıdığı, sevdiği dostlarını. Ne çare, hepsinde de sonuç aynıdır. Evlat geriye döner, ama içten yıkılır… Babasına dönerek:
– “Haklıymışsın baba” der. Dost yokmuş bu dünyada ne sana, ne de bana… Baba:
– “Hayır evlat, der. Benim bir dostum var bildiğim. Hadi çuvalı sırtla ve bir kere de ona git, selamımı söyle. Genç adam, çuvalı sırtlar tekrar. Alnından terler, çuvaldan kanlar damlar…
Gider, baba dostuna, selam verir. Kabul görür sevinir. O dost, delikanlıyı alır hemen içeri. Geçerler arka bahçeye, bir çukur kazarlar birlikte, koyunu gömerler adam diye, üzerine de serpiştirirler toprak belli olmasın diye dikerler üzerine sarımsak…
Genç adam gelir babasına;
– “Baba işte dost buymuş” diye konuşunca, babası:
– “Daha erken, o belli olmaz daha, sen ayrın git O’na, çıkart bir kavga, atacaksın iki tokat, hiç çekinmeden ona… İşte o zaman anlaşılacak dostun hakikisi… Sonra gel olanları anlat bana…
Genç adam aynen yapar babasının dediğini, maksadı anlamaktır dostun hakikisini, babasının dostuna istemeden basar iki tokat!..
Der ki tokadı yiyen dost; “Git de söyle babana, biz satmayız sarımsak tarlasına böyle iki tokada!..”
Burada anlatmak istediğim şu an biz yesek o tokadı bırak sakin durmayı yedi ceddini mahvederiz. Peki arkadaşlar sevgi neydi sevgi emekti. Bana kalırsa aynı tabaktan yemek yediğiniz mert olan arkadaşlıklarınızı bir pire için yok saymayın. Anlamaya çalışın ne oldu ki bu insan bu durumda diye kendinize sorun. Bizler ön yargılarımızla çevrilmişiz ne büyük tanıyoruz ne küçüğümüzü sayıyoruz bu hayat herkese kin gütmekle bitmez. Herkes kendi çapında haklıdır. Bana kalırsa işte bu zor durumlarda kardeşlik dostluk doğar insan iyi gününde de kötü günde de arkasını yaslayabileceği bir kapı arıyor o kapıları suratınıza kapatmayın. İnanın dünya o kadar kısa ki size zarar verenler illaki hayatınızda vadesi dolarak çıkıyor. Hem bu dünyada hem diğer dünyada size iyi şeyler katan insanları kaybetmeyin. Birde insanı ne yoruyor biliyor musunuz kötü düşünmek. Bu düşünceleri kendimizi geliştirmek için kullansaydık inanın Türkiye çok ileri bir ülke olurdu. Gelin beraber hem kötü düşünmeyi hem de dedikodu yapmayı bırakalım sadece ileriye bakalım. Sevdiklerimizi ufak çaplı şeyler için idare edelim kıskançlık yapmadan sadece sevmeyi onlar için mutlu olmayı öğrenelim. Dostluk kolay bulunan bir şey değil size değer verenleri kaybetmeyin.
Bir yorum gönder0Yorumlar
E-posta adresiniz yayınlanmayacak.
Zorunlu alanlar işaretlenmiştir *